بؤلوم : مطلب جالب
شنبه 26 شهریور 1390     یازار : mohammadreza
اين حقيقت جامعه امروز رو نشون ميده !!

ايا كسي كه زبان مادري بخواهد تجزيه طلب است ؟!؟!


 
بؤلوم : مطلب جالب
سه شنبه 25 مرداد 1390     یازار : mohammadreza

Qara paltarlı qadın...




Kişilər bir olmur atam balası
Qorxağı var, igidi var,
Amma hər kişinin öləndən sonra
Qəbri üstdə ağlamağa
Bir qara paltarlı gözəl bir qadına ümidi var

Sən öləndə kim olacaq gözlərini bağlayan?
Qardaşmı olacaq, yadmı olacaq?
Bu dunyada bəlkə sənə ən çox ağlayan,
Ən çox ağlatdığın qadın olacaq?!

Göz yaşları yuduqca baş daşını
Qəbrində qurcalanıb,deyəcəksən: ilahi
İllər boyu ağlatdığım bu qadın
Görən necə saxlayıbdır bu qədər göz yaşını?!

Bircə kərə nə saçını oxşamışam,
Nə gözünü silmişəm.
Gözlərimə batır indi saçlarının hər dəni,
İllər boyu bu qadına mən axı dərd vermişəm
İndi görən niyə çəkir dərdimi?

Bu qadın baş daşımı öpüb sığallamaqdansa,
Yumruğuyla döysə-döysə yaxşıdı.
Qəbrimin üstündə ağlamaqdansa,
Məni söysə yaxşıdı.

Yeri-yeri,qara paltarlı qadın,
Kiri-kiri,qara paltarlı qadın.
Bu qəbir də min qəbirdən biridir.
Baş daşımı bəsdir basdın bağrına,
Bütün mənə ağlayanlar kiridi,
Sən də kiri, qəbrim damır, ağlama...

بؤلوم : مطلب جالب
سه شنبه 25 مرداد 1390     یازار : mohammadreza

TURK tarixi

مختصري بر تاريخ باستاني ترك از 5000 سال پيش

تاريخ تورك

Türklerin Eski Dini (Tengricilik/Tanrıcılık)

Tengricilik ya da Göktanrı dini tüm Türk ve Moğol halklarının, şimdiki inanç sistemlerine katılmadan önceki inancıdır. Tengri'ye ibadet etmenin yanında Animizm, Şamanizm, Totemizm ve atalara ibadet etmek bu inancın ana hatlarını oluşturur. Tengri, bugünkü Türkçe'deki Tanrı kelimesinin eski söyleniş şeklidir.[1]

Bu inanca göre Gök'ün yüce ruhu Tengri'ydi. İnsanlar kendilerini gök baba Tengri, toprak ana Ötüken ve insanları koruyan atalarının ruhları arasında güven içinde hissedip, onlara ve diğer doğa ruhlarına dua ederlerdi. Büyük dağların, ağaçların ve bazı göllerin güçlü ruhları barındırdıklarına inanarak dualarını bu cisimlere yöneltirlerdi. Göğün ve yeraltının 7 katı olduğuna, her katta çeşitli tanrıların, tanrıçaların ve ruhların varolduğuna inanılırdı. İnsanlar doğaya, tanrılara, ruhlara ve diğer insanlara saygılı davranıp belli kurallara uyarak dünyalarını dengede tutmaları ile kişisel güçlerinin doruğuna varıp dışarıya yansıdığına inanırlardı. Eğer bu denge, kötü ruhların saldırısı veya bir felaketten dolayı bozulursa, bir şamanın yardımı ya da Tengri'ye verilen bir adak ile tekrar düzene sokulması gerektiğine inanılırdı.[2] [3]

Bu inancın kalıntılarını bugün Moğollarda (Lamaizmle birleşmiş şekilde), ve bazı hâlâ doğa'ya bağlı göçebe yaşam tarzı sürdüren Türk Halkları'nda, örneğin Altay-Türkleri ve Yakutlarda bulmak mümkündür. Ama Tengriciliği çoktan bırakmış halklarda da bu inancın birçok parçası, İslam, Hristiyanlık, Budizm, Musevilik veya Taoizm ile birlikte, batıl inanç ya da geleneksel kültür olarak hâlâ sürmektedir. Örnek olarak, Türkiye Türkçesindeki "Utançtan yedi kat yerin dibine girdim" deyimi gösterilebilir

Eski Türk inancının adı Şamanizm değil, Tengricilik

Eski Türklerin ve Moğolların, bugün Tengricilik adıyla bilinen geleneksel inancı, kısa zaman öncesine kadar Türk şamanizmi diye adlandırılıyordu. Ama Şamanizm terimi artık sadece Sibirya'daki inanç sistemi için değil, bütün dünyadaki ilkel inançlar için kullanıldığından, son 10-15 yıldan beri Türklerin ve Moğolların geleneksel inancı için batılı bilimciler arasında Tengrizm ismi giderek yaygınlaşmaktadır.

Julie Stewart "Moğol Şamanizmi" adlı makalesinde şunları belirtiyor:[3]

Batılı bilim adamları bu inanç için gitgide daha sık Tengrizm adını kullanıyor. Bu isim bu inanç için çok daha isabetli, çünkü bu inanç tamamen Tengri'nin etrafına inşa edilmiştir ve insanların günlük ibadetleri için bir Şaman (Kam)'a ihtiyaçları yoktur.



Tarih

Tengri-Kültü'nün en eski kanıtları 3000 yıllık Çin kaynaklarında Hiung-nu (Doğu Hunlar) ve Tue'kue halklarını anlatan yazılarda bulunmuştur (bkz. En eski kanıtlar).[4]

 

Hiung-nu'lar hükümdarlarının kanlarının Tengri tarafından tanrısallaştırılmış olduğuna inanırlardı. Destanlarında, Tengri'nin yolladığı bir dişi ya da erkek kurdun tanrısal kanının çiftleşme yoluyla hükümdarlarının sülalesine karışmış olduğuna inandıkları çeşitli yollarla belirtilmektedir. En eskisi ve en yaygın olanı kutsal dişi kurt Asena hakkındaki efsanenin farklı sürümleridir. Birçok eski Türk topluluğunda, Göktürkler'de ve Orta Çağ'a kadar varolmuş Türk devletlerinde, kendi köklerinin kutsal Asena sülalesine dayandığını vurgulayan ve bu yüzden halkı tarafından yaşayan bir yarı tanrı olarak görülmüş olan Türk hükümdarlarına rastlayabiliriz. Bu hükümdarlar, Tengri'yi yeryüzünde temsil eden Tengri'nin oğulları olarak kabul edilmiştir. Tengri'nin bu hükümdarlara verdiği kudretli hükümdar ruhu olan kut'u elde etmiş olduklarına inanılarak adlarına Tengrikut ya da kutluğ gibi ilaveler yapılmıştır.[4]

Göktürkler

Göktürkler, Türk toplulukları arasında inançları, kültürleri ve politikaları hakkında kıymetli bilgiler içeren yazılı kanıtlar bırakan ilk ulus olmuştur. Orhun Yazıtları'nda Bilge Kağan eski Türk inancını sadece bir söz ile açıklamaktadır:[2]

„üzä kök tänri asra yağız yer kılıntıkda, ekin ara kişi oğlı kılınmış.“

(Üstte mavi Gök, aşağıda yağız yer meydana geldiğinde, ikisinin arasında insan oğlu kılınmış.)

Göktürk hükümdarlarının unvanları daima Tengri ile olan bağlantılarına değinir; mesela "kök tengri yaratmış" ya da „tänri täg tänri yaratmış türk bilge kağan“ [2]

Göktürk İmparatorluğu'nda Tengricilik tek tanrıcı bir din olarak görünmektedir ve muhakkak birçok başka inançları da barındırmış olan bu kültürde en büyük rolü oynamış ve hatta bu dönemde en parlak zamanlarından birini yaşamıştır. Göktürk hükümdarları halkları tarafından, yaşayan bir tanrı oğlu olarak kabul edilmiştir. Dört 'il'e ayrılmış olan devletin bu illerinin yönetimi dört il han'ca temsil edilmiş ve bu ilhanlar da halkları tarafından tanrısal muamele görmüşlerdir. Ölen bir Han ya da Kağan'ın ölümden sonra da tanrısal varlığını sürdürdüğüne inanılmış ve halkına destek olmaya devam etmesi için her sene ölüm gününde onun için bir kurban kesilmiştir.[5]

Ancak bunların yanında Göktürklere Doğu Hunlardan miras kalmış olan Çin etkileri de bulmak mümkündür: Doğu Hun İmparatorluğu'nun dağılmasından sonra son hükümdarların oğullarının birbirlerine düşman olmaları sağlanmış, güneyde kalan kısmı Han Çinleri ile birlik olmuş ve onların kültüründen etkilenmiştir. Bu dönemde ve sonraki yüzyıllarda, Tabgaçlar gibi birçok Türk topluluğunun Çinlerin arasında erimiş olduğu tahmin edilir. Bilge Kağan, atalarının yaptığı bu hataları yazılarında ayrıntılı olarak ele almış ve halkını Çinlilererden gelen tehlikeye karşı uyarmıştır. Bu yüzden Göktürklerde halkın bütünlüğünü korumak için etkili şekilde vurgulanan bir Türk milliyetçiliğine ve Tengriciliğe büyük önem verilmiştir. Buna rağmen 12 hayvanlı Çin takvimi ve göğün yönlerini hayvan isimleri ile tanımlamak gibi bazı etkiler kalmıştır. Böylece Göktürk İmparatorluğu topraklarının bölündüğü dört il, göğün hayvan isimleri ile adlandırılmasından dolayı Kartal ili, Domuz ili, Kaplan ili ve İt ili olarak adlandırılmıştır.[2] [5]

Göktürk yazıtlarında bulunan diğer bir cümle, Tengricilikteki mahşer günü hakkında bir fikir verir:

Üstte gök basamasa, altta yer delinmese, Türk milleti, senin ilini, senin töreni kim bozabilir?

Böylece Göktürklerde dünyanın sonunun 'gök'ün yıkılması ve yerin çökmesi ile gerçekleşeceğine inanıldığı söylenebilir.[5]

Kalıntılardan birinde, Budizm'in Türklerin arasında yayılmaması için uyarıcı bir metin bulunmaktadır. Metinde Büyük Kağan'ın kardeşi, Budizmin, Türkleri umursamaz, tembel ve edilgin yaptığını ve bunun önlenmesi gerektiğini kaydetmektedir.[2]

Tengriciliğin diğer inançlara karşı anlayışının ve hoşgörüsünün kanıtlarını bulmak mümkündür. Örneğin, Karadeniz'in kuzeyinde yapılan kazılarda, Tengrici oldukları bilinen Ön Bulgarlar'ın kalıntıları arasında, Musevi, Hristiyan ve Budistlerin de olduğuna dair kanıtlar bulunmuştur.[6

بؤلوم : مطلب جالب
پنجشنبه 13 مرداد 1390     یازار : mohammadreza

موميايي هاي ترك تبار

موميايي هاي كشف شده در تركستان

موميايي هايي در اويغورستان

TÜRK ÇOCUĞU ECDADINI TANIDIKÇA, DAHA BÜYÜK İŞLER YAPMAK İÇİN, KENDİNDE KUVVET BULACAKTIR.” M. K. ATATÜRK

Görgü tanıklarının bilgileri ile Mısır mumyalarıyla Turfandaki mumyalar arasında bir kıyaslama yapıldığında, Turfan mumyalarının yani kadın, çocuk ve erkek mumyalarının farklı materyallerden yapıldığı görülmüştür.

Bilim adamlarının ortaya koydukları bir gerçek var ki, ilk defa mumya kültürünün Türklerden geliştiği ortaya çıkmaktadır. Eğer Mısırda mumya kültürü olduysa, onun etrafında da bir kültürün olması lazım. Mısırın etrafında mumya kültürüyle ilgili herhangi bir somut kanıt yok. Ne Afrika da, ne de Arabistan da böyle bir kültür yok. Dolayısıyla, Orta Asya dan o bölgeye giden Türklerin varlığı söz konusu olabilir… Çin deki, Urumçi de teşhir edilen mumyalardan ilk birincisi 44 yaşında ve Milattan önce 2000, yani günümüzden 4000 yıl öncesine ait. Bir başkası gene 2600, en yaşlı olarak da işte bu Lolan denilen bayan mumyası var, Doğumdan önce 3000 bu, yani 5000. Şimdi en büyük özelliği iç organlarının çıkartılmamış olması. Başka ?.. Şu andaki mumyaların durumu Mısır mumyalarına nazaran çok daha iyi olması…


İleri teknolojide bir mumyalama sistemi olduğu görülüyor. Dahası, bir mumyanın üzerinde ameliyat izi var, at kılıyla dikilmiş. Amerikalı doktorların tespiti, dünyada ilk ameliyat veya operasyonlardan bir tanesi olarak kabul ediliyor. Ayrıca burada ekose ve boyalı kumaşlar bulunmuş. Bütün bunlar şu anda Doğu Türkistan da Urumçi de teşhir ediliyor.

Dünya yaşam ve kültür tarihinin Türklerle başladığına artık bir şüphe kalmamıştır. Her ne kadar saklasalar da yine de Türk tarihinin izlerini yok edemeyeceklerdir…

 

بؤلوم : مطلب جالب
جمعه 7 مرداد 1390     یازار : mohammadreza

Pazirik ilk TURK fershi

پازيريك اولين فرش جهان

پازيريك

پازيريك فرش يافت شده در كوه هاي آلتاي ترك

Altaylarda Büyük Hun Devleti’nin kültürünü temsil eden başlıca kurganlar Katanda, Noyun Ula, Pazırık, Şibe ve Esik kurganlarıdır. Bu kurganlar, Altay bölgesinin en eski tigin (prens) mezarlarıdır.,.. Pazırık kurganları birçok dini, mitolojik, arkeolojik ve sanat tarihiyle ilgili kanıtlardan ötürü Hun Türkleri dönemine aittir.


Pazırık Kurganlarından

AĞAÇ İŞÇİLİĞİ

Pazırık kurganlarında iki tür ağaç işçiliği yöntemi kullanılmıştır: oymacılık ve dülger-marangoz işleri. Ağaç oymacılığı, Hun çağına ait kültür merkezlerinin ortak özelliklerindendir. At koşumlarının süsleri, küçük masalar, kaplar, havan elleri ve başka birçok eşya ağaç oymacılığı tekniği ile yapılmıştır. Dülger-marangoz işlerine ise özellikle İkinci Pazırık Kurganı’nın duvarlarındaki biçilmiş tahta ve tomruklarda görülür

Pazırık Kurganlarından

GİYSİLER ve SÜS EŞYALARI



Keçe Şabrak

Pazırık kurganları buzlar altında kaldığı için, içlerindeki gömlekler ve öteki giysiler çürümeden günümüze değin gelmişlerdir. İkinci Pazırık Kurganı’nda bulunan önü kapalı bir gömlek, Noyun-Ula’daki bir gömleğe çok benzemektedir. Katanda Kurganı’nda da bu tür bir gömlek vardır. Pazırık gömleğinin üzerinde altın süsler de bulunmaktadır. Üçüncü Kurgan’da, giysilerin fiyonk biçiminde düğümlenmiş kuşakları da vardır. Türkler’in ileriki çağlarda kaftan olarak adlandırdıkları uzun giysiler, Pazırık kurganlarında da bulunmaktadır. Pazırık kurganlarından ele geçirilen keçe çoraplar, çizmeler, taraklar, gözgüler (aynalar), çalgılar o çağın Türk yaşam biçimi üzerine bize bir fikir vermektedir. Keçe çorap ve çizme, göçebe Türkler’e özgü bir kültür unsurudur.Pazırık -ve Noyun Ula- süs eşyaları ile günümüz Türkmen ve Kazak süs eşyaları arasında dikkati çekecek ölçüde benzerlikler vardır